- Mart 18, 2016
- Yayınlayan: admin
- Kategori: Adem Saygın
20.10.2016 tarihinde yürürlüğe giren Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu özetle şirketlerin aktifinde olan taşınmazlar dışındaki değerlerinin finansman ihtiyaçlarında teminata konu edilebilmesi için gerekli hususları düzenlemektedir.
Ülkemizde uygulanan finansman modellerinde teminat denilince akla ilk gelen gayrimenkul ipotekleri, müşteri çek senetleri, nakit ve nakit benzeri blokajlar olarak sayılabilecek varlıklardır. Bu varlıklardan taşınmazların teminat uygulamaları tapu daireleri tarafından işleme alınmaktadır ve sistemin işleyişinde herhangi bir sıkıntı bulunmamaktadır. Ancak, Rehin konusu olan değerlerin uygulamasında kullanılan 21/7/1971 tarihli ve 1447 sayılı Ticari İşletme Rehni Kanunu, firma ve bankaların taleplerine cevap vermede çok geri kaldığından meclisimizin yeni düzenlemesi ile eski kanun yürürlükten kaldırılarak taşınır değerler rehin esasları yeniden belirlenmiştir.
Bu kanun ile Rehin karşılığı finansman sağlayabilecek kredi müesseselerinin kapsamı genişletilerek bankalar ve finansal kuruşların yanı sıra, kredi ve kefalet sağlayan kamu veya özel kurum ve kuruluşları da kredi kuruluşları kapsamına alındı.
Finansmana erişimde güvence olarak kullanmak üzere, marka değerleri, imtiyazlar, sahip olunan patentler, stok ve alacakların yanı sıra, hammadde, kazanç ve iratlar, kira gelirleri, lisans ve ruhsatlar, ticari plaka ve ticari hat ile ticari projeler teminat olarak gösterilebilecek.
Oluşturulan Rehinli Taşınır Sicili ile taşınır rehinlerinin aleniyeti ve takibi sağlanmıştır. Yine, rehin alacaklılarının rehin haklarını güvence altına almak amacıyla rehnin paraya çevrilmesinde etkin bir mekanizma öngörülmüştür.
Taşınır rehninde, mevcut düzenlemelerden farklı olarak rehne konu taşınırların ticaret unvanı ve işletme adından bağımsız olarak rehin edilmesine imkân sağlanmıştır.
Peki bu kanunun ne faydaları olacak, firmaların günlük hayatına neler getirecek ?
KOBİ’lerimiz toplam girişim sayısının yüzde 99,8’ini, istihdamın yüzde 74,2’sini, maaş ve ücretlerin yüzde 54,7’sini ve cironun yüzde 63,8’ini oluşturmaktadır. 2014 yılındaki ihracatımızın yüzde 56,4’ü KOBİ’lerimiz tarafından gerçekleştirilmiştir. KOBİ’lerimizin ithalattaki payı ise yüzde 37,8’dir. Haziran 2016 dönemi itibariyle, kullanılan kredilerin içerisinde ticari ve kurumsal kredilerin payı yüzde 49, KOBİ kredilerinin payı yüzde 26 ve tüketici kredilerinin payı yüzde 25’dir. Aynı dönemde; ticari ve kurumsal krediler 768 milyar TL, KOBİ kredileri 404 milyar TL ve tüketici kredileri ile kredi kartları 398 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Tüm bu veriler, KOBİ’lerin ticari hayatımız için ne denli önemli olduğunu ortaya koymaktadır
Dünya Bankası verilerine göre KOBİ’lerin varlıklarının yüzde 44’ü makine, ekipman vb. taşınırlardan, yüzde 34’ü ise alacaklardan oluşmaktadır. Taşınmazlar ise bu işletmelerin varlık yapısında yüzde 22’lik bir paya sahiptir. Öte yandan, finansal kuruluşlar tarafından teminat olarak talep edilen varlık türleri arasında taşınmazlar yüzde 73’lük bir orana karşılık gelmektedir. Bu nedenle, işletmeler ile finansal kuruluşların talep ve beklentileri birbiriyle örtüşmemektedir. Finansal kuruluşlar kredi karşılığı oluşan alacaklarını taşınmaz varlıklar ile teminat altına almak isterken, işletmelerin sermaye yapısı bu talepleri karşılamaktan uzak kalmaktadır. Bu durum, kredi piyasalarında etkinsizliğe sebebiyet vererek, işletmelerin finansmana erişimini zorlaştırmaktadır.
Bu kanunun uygulamasının başlaması ile KOBİ’ler kredi çekerken taşınır varlıklarını teminat olarak gösterebilecek. Resmi birimlerin açıklamalarına göre 3.2 milyon tacir ve esnafın daha kolay finansmana erişmesi bekleniyor.
Tacir, esnaf, çiftçi, üretici örgütü ve serbest meslek erbabı, kredi kuruluşundan taşınır rehni karşılığında kredi kullanabilecek, bu şekilde finansman ihtiyaçlarının karşılanmasında alternatif teminatlar geliştirerek daha kolay kaynak bulabilecek.
Kobiler kanun kapsamında getirilen imkanlardan nasıl faydalanacak ? Taşınır varlıklardan marka, patent vb. haklarının teminat değerini nasıl hesaplayacak?
Firmalarımızın aktiflerinde kayıtlı olan, sahibi oldukları bu varlıkların çoğunlukla değeri belli değildir. Bunun tespit edilmesi için bir çalışma yapılmadığından rakamsal değerleri hesaplanmamıştır. Hatta ülkemizin en büyük markaları olarak sayabileceğimiz birçok markanın bile rakamsal değerini gösteren bir çalışma yoktur,
Ancak, özellikle belirtilen kanun ile finansman ihtiyacında bu varlıkların teminata kabul edilmesi durumunda değerlemelerinin yaptırılması gerekmektedir. Bu tür değerlemeler alanında uzmanlaşmış denetim ve danışmanlık şirketleri tarafından uluslararası standartlara uygun olarak yapılabilmektedir.
Örneğin Marka Değer Değerlemesi Nasıl Yapılır? Firmanın nerelerde işine yarar?
Bir markanın değeri konu markanın kullanılması ile elde edilen hasılat, kaç yıllık bir marka olduğu, şirketin bu marka için ne kadar reklam harcaması yaptığı, satışlarda markanın satış fiyatına etkisi, hangi sektörlerde kullanıldığı, yurt dışında kaç ülkede geçerli olduğu vb. konular ile doğrudan ilişkili olup bu soruların cevaplarının derlenmesi ile bir değer hesaplanmaktadır.
Marka değerleme işi büyütmenin başlangıç noktasıdır. Günümüz şirketlerin toplam değeri içerisinde Fikri ve Sınai Mülkiyet Haklarının değeri yaklaşık %90 oranına kadar çıkmaktadır. Şirketlere Sermaye olarak tescilli bir MARKA konulabilir. Tescilli bir markanın kurulacak bir şirkete sermaye olarak konulması için MARKA DEĞERLEME RAPORUNA ihtiyaç duyulmaktadır. Değerleme raporu ile bir şirkete sermaye olarak konulan tescilli marka bazen konulan nakit paradan bile kıymetli olabilir.
Marka değerlemesinin nerelerde kullanılabileceği özetle şu şekilde açıklanabilir :
Markanın parasal değerinin belirlenmesi için,
Şirketin değerinin belirlenmesinde kullanılmak üzere, devralma, satın alma ve birleşmeler için,
Marka değerinin Mali tablolara yansıtılması ve bununla birlikte taşınır rehni ile kredi teminatına konu olabilmesi için,
İşletmelerin sahip olduğu markaların lisans sözleşmesine konu edilmesi halinde ve mahkemelerde delil olmak üzere ( taklit davaları),
Lisans ve Franchising işlemlerinde,
Markanın satışa konu olması halinde,
Uygulamaya geçildi mi? Nasıl olacak? Bankalar uygulayacaklar mı ?
Mevcut uygulamada Kredi Garanti Fonu vb. bazı kurumlar bu tür hakları teminat altına alarak kredi ve kefalet sağlamaktadır. Bu kanun henüz yeni olduğundan kısa bir süre içerisinde uygulamanın başlamasını bekliyoruz. Kamu otoritelerinin uygulamayı yaygınlaştırmak ve işleyişi kolaylaştırmak için süreçleri düzenlemesi, kefalet, maliyet ve kaynak gibi hususlarda finansal kurumları desteklemelerini bekliyoruz. Tabii burada kamu bankaları başı çekmek üzere bankaların bu teminatları kabul edip firmaların kredi taleplerinde teminat vasfı ile değerlendirmeleri gerekir. Bankacılık otoritelerinin bu tür teminatlar karşılığı verilen kredilerde bankaların kredi risk primlerini düşürmesi ve işleyişin cazip hale getirilmesi için gerekli düzenlemeleri yapmaları önem arzetmektedir.
Adem SAYGIN
Haliç Finans